21 Mart 2013 Perşembe

Pera – Karaköy, Tünelin İki Ucu



Arkeoloji her zaman enteresan gelmiştir ama çok sıkı ilgi alanım da olmamıştır doğrusu . 

Geçen haftalarda, Pera Müzesinde, “Arkeoloji Müzelerinin 2012 yılı Kazı ve Müzecilik Çalışmaları “ isimli söyleşi vardı. Merak edip gittim.

Tabi ki konuşmanın büyük ve önemli kısmı Marmaray projesi sırasında yapılan kazılarda ortaya çıkan tarihi buluntulardı.

Haberlerden izliyoruz; kazılar yapılıyor, tarihi eserlere rastlanıyor, kazı devam ediyor ya da durduruluyor. 

Sonra unutup gidiyoruz ne olduğunu ta ki yeniden gazetede haber olana kadar.      
Şehir bizim ama konu bizim mi , bilemiyorum. 


Söyleşide dinlediklerim buradaki prosedürün nasıl işlediğini bilmenin bile bir İstanbullu olarak önemli olduğunu düşündürdü bana. 
Marmaray çalışması Ulaştırma Bakanlığı, Metro çalısması ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülüyor. Kazı sırasında bu gruplar tarihi bir buluntuya rastlarsa kazı durdurulup, konu Arkeoloji Müzelerine iletiliyor. 
Arkeloloji müzesi ekipleri de çok geniş bir alan açmadan sondaj çalışmasını yapıp, bulguları ilgili kurumlara bildiriyor ve bu kurumların kararı sonucunda da çalışmanın şekli belirleniyor.
 
O söyleşiye kadar hiç aklımı kurcalamamasına rağmen arka planı bilmek, işleyişi öğrenmek hoşuma gitti. 
Galiba, konu benim konum olmuştu. 

Bu pojedeki en önemli bulgu, Yenikapı Metro ve Marmaray Tüp Geçit Projesi’nin inşaat çalışmaları sırasında gün ışığına çıkan, 1600 yıllık Theodosius Limanı.

Burasının bir liman olduğunu bizlere anlatansa, Bizans dönemine ait 35 adet batık gemi . Bir çoğu kargosuyla birlikte bulunmuş. Bazılarının taşıdıkları mallar ise etrafa dağılmış olarak deniz yatağında çıkmış. Taşınan bu mallar arkeologlara mevsimi tahmin etmede de yardımcı oluyor. Bulunan bir kargonun üzerindeki kiraz resimleri bu yolculuğun yaz aylarında olduğunun ip uçlarını vermiş örneğin.
Marmaray projesi bittikten sonra gemilerin bir kısmı Yenikapı’da kurulması planlanan dünyanın en büyük batık gemi müzesinde sergilenecekler. Geri kalanlar ise araştırmacıların hizmetine sunulmak üzere üniversitede korunacak. 

Kısaca, Marmaray kazılarında tarih bulunuyor.



Pera müzesinden çıkıp tarihi tünel / tramvayla Karaköy’e geldim. Elimde, insana kendisini yurtdışında turistik gezideymiş gibi hissettiren, üzerinde TOPHANE ARTWALK yazan bir harita var. Harita o bölgedeki galerileri, cafeleri gösteriyor. Galerilerde hangi sanatçının sergisi var, serginin adı ne o da haritada yer alıyor. 

Elimizde harita Karaköy sokaklarında gezmeye başladık bir arkadaşımla. İtiraf etmeliyim turist gibi hissetmek iyi de 
iyi ki turist değilim. Zira biz bile elimizde harita olmasına rağmen Karaköy sokaklarında kaybolduk. 
Sağ olsun etraftaki esnaf, cafedeki görevliler yardımlarını esirgemiyor.

Hava çok yağmurlu olduğu için dört galeri gezebildik, biraz da keyif yapalım derken iki de cafe keşfettik.

Lütfen bir gün oralarda kaybolun, çok zevkli .

Lise çağımın, sadece beni Kadıköy’e geçiren Karaköy iskelesinin çok ötesinde bir bölge olma yolunda ilerliyor Karaköy.
Gezdiğimiz galeriler içinde bir tanesi, bir çarpıklık bu kadar yalın, bu kadar da güzel mi yansıtılırmış dedirtti bana. 

ELİPSİS GALERi 

SHELL/KABUK - Serkan Taycan 
Sergi ne yazık ki sona erdi.
Fotoğraf sanatçısı Serkan Taycan’ın sergisinin başka zamanlarda yine karşımıza çıkmasını dilerim.

Sanatçı, şehrin değiştirmekte olduğu kabuğu, şehrin çeşitli köşelerinde çekmiş olduğu fotoğraflarda ışığıyla, derinliğiyle, canlılığıyla gözlerimizin önüne serip ortadan yok edilenle, yok edilenin yerine dikileni zaman zaman aynı karede zaman zaman ayrı karelerde göstermiş bize. 
Kendisine bir röportajında sorulduğu gibi, estetik olmayan mekânlardan estetik kompozisyonlar oluşturmuş. 



İnsan ne güzel çekilmiş bir fotoğraf, ışığı ne güzel, ne dediğini ne güzel anlatmış diye överek, hayran olarak baktığı bir şeye öte yandan “ vah vah ne yazık oluyor ” der mi ? Aynı kare sizi hem coşturur hem üzer mi Mona Lisa gibi, resimde gördüğüm bana gülümsüyor mu, yoksa hüzün mü ?

Bence Kabuk / Shell adlı serginin güzelliği burada ; ortada sanatsal bir güzellik varken bu güzellik içimizi burkarak ülkenin ya da yaşadığımız şehrin çelişkisini bir kez daha bize hatırlatıyor.

Tünelin bir ucunda, Pera Müzesinde yapılan söyleşi yapılan kazılar sonucu bizi daha önceki yaşanmışlıkların ipuçlarına götürüp, onları gün yüzüne çıkarırken, diğer ucunda, Karaköy’de gezdiğimiz sergi yapılan kazılar sonucu gömülen yaşanmışlıkları anlatıyordu. 



Sevgiyle ve hep sanatla kalın.
G.D.

3 yorum:

  1. Butun yazilarinda soyle bir ortak ozellik hissediyorum: Beni kolumdan tutup, "pssst, gel bak seni bilmedigin bir yoldan bilmedigin bir yere goturecegim, ilginc bir sey gosterecegim yormadan, sikmadan; ya da, bildigini sandigin bir konuda ters koseye yatiracagim ; sonunda da ruhuna bir tutam zenginlik katip gulumsetecegim." diyor. Galiba tam da bu yuzden iple cekiyorum yazilarini...

    YanıtlaSil
  2. Muhtesem yazmissiniz. Aynen boyle dusunuyorum, hissediyorum amabu kadar guzel anlatamazdim. Yazdiginizin altina imza atabilir miyim? :):):):)
    Sevgiler
    Canan

    YanıtlaSil
  3. Ayşe'ciğimmm çok teşekkür ederim şahane yorumun için...Yazdıklarımla, senin dediğin hisleri vermek benim için çok mutluluk verici.
    Amacım bu hissi her zaman verebilmek..

    YanıtlaSil