18 Temmuz 2017 Salı

Geleceğin büyük, şimdinin DÖRT ÇEYREK'likleri...



Yine memleketten 10.000 km uzak, yine Toronto;  ama bağlanacak anılar İstanbul..
Kopamıyor bu iki şehir birbirinden. Birinden birini tam olarak seçip diğerine tamamen elveda demeden ne oralı olabiliyorsunuz ne buralı.. Bu sefer kararlıyım; burada, yani Toronto’da, uzun süre kalacağım ve şehri bu sefer turistik tarafıyla değil de insanlarıyla, kurumlarıyla da tanıyacağım.
Bunun en kolay yolu da gönüllükten geçiyor. Nerelerde gönüllü olmak istediğimse zaten belli; klasik müzik ya da tiyatroyla ilgili her yer. 

Nisan ayında aklımda olan birkaç yere başvuru gönderip kendimi tanıtıyorum.  
Bazıları bana “ Eylül’de gel diyor.”  Bu sefer Eylül’de gel diyenlere bir yazı daha yazıyorum.
“ İyi de ben yazın ne yapacağım?  Sizin buralarda nerede, nasıl çalışılır yazın? “  Tabi sorular doğrudan böyle olmayıp daha profesyonelce ve daha kibar sorulmuş olsa da içimdeki his bu.
İnanmazsınız hemen cevap geliyor " Şu dergilere bak orada yazın neler olacağını görebilir onlara başvurabilirsin. Çok fazla seçenek bulacağından eminiz."
Nitekim öyle yapıyorum..
https:/www.mouramusicstudios.com
Konservatuara başvuruyorum ve bana bir günlük de olsa bir iş veriyorlar. Hem çalışıyorum hem de oradan birileriyle tanışıyorum. Daha sonra birlikte kahve içip sohbet ediyoruz. Sektör hakkında bilgi 
alıyorum.
Dergide ayrıca "Toronto Summer Music Festival"  gözüme ilişiyor.  Onlara yazıyorum… Yanıt geliyor  " Çoookk teşekkür ederiz bizimle gönüllü olarak çalışmak istediğin için".  Hemen ekteki programdan müsait olduğum gün ve saate ve de yapmak istediğim işe göre başvuruda bulunmamı istiyorlar. 
https://www. stg.classical963fm.com
 Başvuru formunda iki adet seçim yapmam isteniyor. Oysa bana kalsa hergün gideceğim ama o kadar çok gönüllü olmak isteyen var ki herkese  eşit imkan vermek istiyorlar herhalde diye düşünüyorum.
Gönderdikleri formda bir de sürpriz var; çalıştığım saatler  karşılığında festivalde izlemek istediğim konserlere iki kişilik free bilet hakkı..
Bu benim daha çok çalışma isteğimi artırdığı için  kendimi tutamayıp bir e-mail göndererek daha fazla çalışabileceğimi bildiriyorum.  
Yanıt muhteşem “ Tabii, almak istediğin kadar alabilirsin… Çok memnun oluruz.  Özellikle de çocuklar için olan konserleri seçersen bizim için çok iyi olur."
Hani neredeyse bir de enstrüman çalabilsem doğru sahnedeyim.  Yanıt o kadar içten ve davetkar.  
Bu konserlere izleyici olarak gitmek istemiştim ama  üç konserde de yer kalmamıştı.(!)  Onun için konserleri izleyemeyecektim.  Oysa şimdi...
https:/www.torontosummermusic.com  
Hemen Çocuk Konserlerinin hepsi için memnuniyete gönüllü olacağımı söyledim.
Hatta biraz daha ileri gidip aşağıda alıntı yaptığım 03.12.2013 tarihli blog yazımdaki hikayeyi kısaca anlattım henüz karşılaşmadığım ama bir şekilde rahatça mesajlaştığım yetkiliye. 


Gelen yanıt çok hoştu.   " That sounds completely amazing!   What a special artist! "

Okuyanlarınıza hatırlatmaca, okumamış olanlarınıza ise yeni bir yazı olarak koyuyorum o bölümü bu yazımın içine.


" Sonra Fazıl Say‘ın diğer konserleri geçti gözümün önünden. Hepsinden bana, geriye bir şeyler kaldığını fark ettim.
Mesela bir konseri aklıma geldi ki ne orkestra eşliğindeydi ne de resital. Cemal Reşit Rey Konser Salonu, 10.03.2012 , Saat:14:00 “Fazıl Say Çocuklarla” konseri.
Çocuklar için sanatta ne yapıldığı hep merak konumdur. Işıl Kasapoğlu gibi beğendiğim yönetmenlerin çocuk oyunlarına Borusan Quartet, Fazıl Say gibi takip ettiğim müzik grubu ya da sanatçıların çocuklar için hazırladığı konserlere giderim; ne yapmışlar, çocuklara nasıl yaklaşmışlar diye görmek için.
Tek sorun gişede oluyor. Normalde " Bir tam bir çocuk, bir tam iki öğrenci "  gibi bir cümle beklerken benden gelen talebin “ Bir tam lütfen! ” de kesilmesi soru işaretiyle yüzüme bakmalarına neden oluyor gişe görevlilerinin. Ben de onlara bakıp, ne yapayım bizde bu kadar dercesine " Bir tam lütfen “diye tekrarlıyorum ve alıp biletimi giriyorum içeriye.

Fazıl Say’ın 2012 yılında yaptığı bu çalışmada amaç çocuklara klasik müzik
eşliğinde farklı enstrümanların da tanıtılmasıydı.
Enstrümanlar su sesi, baykuş sesi, çan sesi, rüzgar sesi.. gibi sesleri çıkarabilen değişik enstrümanlardı. Ama o an için, nota bilgisi gerektirmiyor sadece belli ritimle vurmak ya da sallamak gerekiyordu. Çocuklar o gün hem klasik müzik eserlerinden bazılarını Fazıl Say ‘ın açıklamalarıyla dinleme olanağını hem de bu değişik sesler çıkaran, geleneksel enstrümanların tamamen dışında yer alan enstrümanları tanıma olanağını buldular.
Belli ki, bu enstrümanları çocukların kullanmasını ve kendisine eşlik etmelerini planlamış. Bir kaç parça çaldıktan sonra “ Şimdi sahneye 8 yaş ve üzerinde 4 arkadaşınızı istiyorum. Kim gelecek? “ dedi ve bir dakika içinde salonun yarısı sahnedeydi.   “ Yok hepiniz değil... Olmaz böyle... Bir kısmınız koltuklarınıza geri dönsün... “ itirazlarını bir kısım çocuk dinlediyse de bir kısmı hiç oralı bile olmadı ve sahnede kaldı.
Fazıl Say da onları kırmamak için " Peki o zaman sizler sahnede şurada biraz geride durun, sizler de önde durup benim vereceğim enstrümanları çalarak bana eşlik edin. Ben size göstereceğim nasıl kullanacağınızı“ diyerek çocukları iki gruba böldü. Çocuklar da sahnede kalmak uğruna bu teklifi kabul ettiler. Sonra enstrümanları çalacak çocuklarla tanışma faslı başladı.


Adın ne, kaç yaşındasın?
Ömer, 11 yaşındayım.
Ben Elif, 9 yaşındayım.
Sen? Ben Hakan, ben de 9 yaşındayım.... diye sıradan tanıtım bitince sıranın en sonunda küçücük bir kız çocuğunun olduğunu fark etti ve ona da mikrofonu uzattı. Daha sorusunu sormadan küçük kız çocuğu mikrofona yapışıp, kendim küçüğüm ama benim sesim yeter demek istercesine yüksek bir sesle  “DÖRT ÇEYREK “ diye kendini tanıttı. 
Aslında sevgili DÖRT ÇEYREK’ in koltuğunda olması gerekiyordu ama hiç niyeti yoktu geri gitmeye, sahnenin tozunu yutmuştu bir kere. Bütün konser boyu sahnede dolaştı, Fazıl Say piyano çalarken, o, onun arkasında kendince dans etti, bazen sahneye oturdu, bazen sahneden bizlere baktı... Sevgili Fazıl Say da ona hiç karışmadı, kendi haline bıraktı. 
https://www.arczablog.files.wordpress.com  
O gün orada özellikle sahnede olan çocuklar Fazıl Say’ı ayrı bir gönül bağıyla hatırlayacaklardır diye düşünüyorum."

İşte böyleydi o gün…

Ve şimdi Toronto’nun  sevgili DÖRT ÇEYREK’liklerini  kapıda karşılamak, yerlerini göstermek, yakalarına küçük rozetlerini takmak ve sonra da onların konser boyunca verecekleri tepkileri izlemek için sabırsızlanıyorum.

Tabi Toronto Senfoni Orkestrası gibi büyük orkestralarda çalan, alanında ün yapmış müzisyenlerin çocuklarla olan iletişimini, Fazıl Say'ın kaşılaştığı gibi, beklenmedik bir olayla karşılaşırlarsa nasıl tepki vereceklerini de merak etmiyor değilim hani …

Sevgiyle ve Sanatla kalın,
G.D.