Arnold Schwarzenegger'in oynadığı 1996 yapımı Jingle All the Way filmini bilmem hatırlar mısınız? İşinden vakit bulamadığı için çocuğuyla yeterince ilgilenemeyen baba,
oğluna yılbaşı hediyesi olarak, oğlunun çok istediği oyuncağı, Turboman'i, alacağına söz verir.

Onunla birlikte içeriye gayet yapılı bir adam daha girer ve her ikisi de satıcıya " Turboman var mı? " diye sorarlar.

Satıcıdan ilerdeki rafta sadece bir adet kaldığını öğrendikleri andan itibaren de Turboman'e ilk ulaşan olmak için kıyasıya bir yarışa girerler.
Mağazanın içinde koşmaya başlarlar ve birbirlerini engellemek için çelme takmaktan, yumruklaşmaya diğer oyuncakları engel olarak kullanıp yerlere atmaya kadar her türlü yola başvururlar.

Geçtiğimiz hafta sonlarından birinde de sanki ben, Arnold Schwarzenegger'dim.
Seminerlerine katıldığım, bana, üniversiteden bu yana ders çalışmanın, öğrenmenin zevkini yeniden tattıran hatta belki de ilk defa farkına vardıran, Radikal, Milliyet Sanat ve Andante’de sanat yazıları yazan, Boğaziçi Üniversitesi'nde dersler veren, Sevgili Ufuk Çakmak aynı zamanda bana yeni bir pencere daha açtı.
Burada bir özeleştiri yapmam gerek.. Seneler önce gittiğim en son Devlet Tiyatrosu oyunundan " daha da gelmem" diyerek çıkmış ( o zamanlar bu kalıp henüz literatürümüze girmemişti ama buna benzer bir şey demiştim ben de) ve daha da gitmemiştim Devlet Tiyatrosu oyunlarına. Bir gün Ufuk Bey'le tiyatrolar üzerine konuşurken bu düşüncemi onunla paylaşınca "Haklısınız, bir dönem hepimiz aynı fikre kapıldık ama çok güzel oyunlar var Devlet Tiyatrosunda. İzlemenizi tavsiye ederim" dedi. Bir kaç da oyun tavsiye etti.
Devlet Tiyatrosunun biletlerini satan siteye girdiğim zaman söylediği oyunlara bilet bulmanın neredeyse imkansız olduğunu gördüm.
Nedendir bilmem, Devlet Tiyatroları oyunun oynanacağı günün 13 gün öncesinde bileti satışa çıkarıyor. Yani gişeye gidip ya da siteye girip Ocak ayının 15 indeki, 23 ündeki ve 30 undaki oyunlara birer bilet alayım diyemiyorsunuz. Hepsinin ayrı ayrı 13 gün öncesini hesaplayıp o sabah ya siteye girmeye çalışacaksınız ya da gişenin önünde olacaksınız. O gün siz bilet alana kadar biletler bittiyse de bir sonraki gün yine aynı hareketi tekrarlayacaksınız.Çin işkencesi gibi.

Eve dönünce Profesyonel ne zaman oynuyor diye baktım. 30-31 Ocak Cevahir AVM deki sahnede oynayacak. 30 biletleri için geç kalmıştım ama ertesi sabah 31 Ocak bileti için şansımı deneyebilirdim. Sabah saat 09:45 te AVM nin metro girişindeydim.
İçeri girmeyi bekleyen 5-6 kişi vardı ama sanki alış verişe gelmiş gibiydiler.
Saat tam 09:58 gibi kepenki kaldırdılar. Kepenkin tam açılmasını beklemeden eğilip altından geçerek içeri ilk adım atan ben oldum ama bu sefer de otomatik cam kapının

O da ne !
Üst katta koridorda koşuşan bir sürü GENÇ... Kızlı erkekli gişeye doğru koşuyorlar... Hemen ben de koşmaya başladım; hani koridorun aynı tarafında koşsak ve eğer bacak uzunluğum yetse kesinlikle çelme takıp düşürürüm düşüncesindeyim.
Nereden çıkmıştı şimdi bunlar????
Onlar koridorun sağ tarafından ben de sol tarafından koşuyorduk ve sonunda kendimi gişenin önünde buldum. Sırada 8. kişiyim..
Önce çok sevindim. Tamam kesin bilet alırım. Hatta öyle ki fazla sayıda bilet alıp arkadaşlarımla birlikte bile gidebilirim...Fakat sıra bir türlü ilerlemiyordu. Niye diye biraz dikkatli bakınca anladım ki biraz önce koşarak önlerine geçmeye çalıştığım ama bazılarını geçemediğim o GENÇLER aralarında organize olmuşlar onar onar bilet alıyorlar.
Yerimde duramıyorum, içimden " Allahım lütfen lütfen bitmesin" diye dua ediyorum, gişedekilere biraz daha hızlı olamaz mısınız diye biraz sert biraz yalvaran gözlerle bakıyorum... Ama hissiyatım o ki biletler bitmek üzere.
Tam o anda GENÇ lerin arasına kaçmış gibi gözüken biz 2-3 yetişkinden biri dönüp " Bir adet fazla tam bilet var. Almak isteyen var mı ?" dediğinde ben kadıncağızın elindeki bileti çoktan kapmıştım " BEN ALIRIIIMM !!! " diyerek.
Tam o anda da gişe görevlilerinden biri 20:00 seansı biletleri bitti diye seslendi.
Yazının başından beri GENÇ, GENÇLER derken hep büyük harf kullandım zira gözümde çok büyüdüler :))) Pazar sabahı erkenden yollara dökülmüş, tiyatro bileti almak için yarış halinde nefes nefese koşan gençleri görmek beni nasıl mutlu etti anlatamam... Yüzümdeki gülümsemenin nedeni oldukları için onları çok sevdim ve takdir ettim; ha bu arada bacak boyum zaten yetmezdi ama yetse de çelme takmazdım, şakaydı tabi ki...
Ve 31 Ocak akşamı yani dün akşam, o güzel, büyük GENÇLERle birlikte koltuklarımıza oturup Profesyonel 'i seyrettik. Sahnedekileri bir kez daha ayakta alkışladık.
Arnold Schwarzenegger'in filmde gözlerimizin önüne serdiği rekabetçi iş hayatında gençler hep kendilerinden öncekileri, yaş olarak ileri olanları geçmek için yarışırlar ya, sanıyorum hayatta bizim de gençleri geçmek için koşmamız gereken bir çok yer var.
Yeter ki fark edelim...
Sevgiyle ve Sanatla kalın,
G.D.