Havuz problemi gibi oldu ama, anlayacağınız ikisi de çocukluğumun kütüphaneleri :)
Çocuk kitaplarına ve çocuk boyuna daha uygun olan ağabeyimlerle paylaştığım “bizim” odamızda, babamın kütüphanesiyse “onların” odasında dururdu.
Çocuk kitaplarına ve çocuk boyuna daha uygun olan ağabeyimlerle paylaştığım “bizim” odamızda, babamın kütüphanesiyse “onların” odasında dururdu.
By G.D. |
Belki de, o zamanlar, evler sobalı
olduğu için sobaların olduğu odalardan birine konulurdu kitaplıklar. Salona yerleştirilmiş güzel bir kütüphane hiç de alışageldiğimiz
bir şey değildi o günlerde.
O nedenle bir kuralmışçasına bilinç
altıma işlemiş olmalı ki evlendiğimde kaloriferli bir eve taşınmamıza rağmen
kütüphaneyi salona kurup kurmama konusunda sıkı bir tartışma yaşanmıştı evde.
“
Salonda da kütüphane mi olurmuş canım, arkadaki oturma odasıdır onun yeri “ savını cansiperane savunduğumu çok iyi
hatırlıyorum.
Ne saçma, ne kalıp bir düşünceymiş
meğerse.
Şu andaki fikrimse kütüphanenin salonda ve en geniş duvarda yer
alması yönünde. Hatta salon yetmez
her odada evin her yerinde küçüklü büyüklü kütüphaneler
olmalı.
Kitaplarımın ilk sayfasına da alındığı yeri ve tarihini not ederim.
Hangi sene alıp okumuşum ve nereden almışım ?
Hangi sene alıp okumuşum ve nereden almışım ?
İlk sayfanın
sağ üst köşesinde yazan tarihe ve not aldığım şehir ya da mekana tekrar
baktığımda yeniden hatırlarım o günde
yaşananları.
31 Mayıs ,
11 Haziran 2013 gibi tarihleri nasıl bir
kenara yazıp, nasıl hiç unutmayacaksak.
Son
zamanlarda ülkenin içinden geçmekte olduğu olağanüstü durumda zihnimize bir
sürü şey kazıldı. Yaşananlar, ortaya çıkan ortak bilinç, her
gruptan farklı insanın, gençlerin
Gezi Parkı’nda birlikte barış içinde yaşamaları ve Gezi Parkı’nın efsaneleşmesi.
Gezi Parkı’nda birlikte barış içinde yaşamaları ve Gezi Parkı’nın efsaneleşmesi.
Gezi Parkı’na giden yiyecek , içecek, ilaç desteği
, onların ücretsiz bir şekilde paylaşılmak
üzere bir duvara sıralanmaları daha sonra da revirde ya da bazı masalarda isteyenlere dağıtılmaları. Destekçi gönüllüler, çalışan gönüllüler herkes bir arada.
Sonra bütün bunların
ardından gelen kütüphane kuracağız kitap
desteği istiyoruz çağrısı.
Dünyanın ilk gönüllüler tarafından oluşturulmuş
park kütüphanesi olsa gerek, Gezi Parkı
Kütüphanesi.
Keşke hep orada kalabilseydi. Keşke, parkın başka köşelerine de
yayılabilseydi. Parkın içinde, burası salon, burası arka oda gibi bir sıkıntı da yaşanmazdı nasılsa...
Çok ütopik gibi gözükse de bakarsınız bir gün olur.
Son
zamanlarda yaşadığımız her şey olumlusuyla, olumsuzuyla aklımıza gelir miydi
? Yok artık olur mu böyle şey, olur mu bu kadarı dediğimiz bir çok şey
yaşamadık mı ? Parkta da kütüphane mi
olurmuş ? Bakarsınız olur, olmadı mı ki?
Biraz
bencilce olacak belki ama oradan bir kitap alıp ilk sayfasının sağ üst köşesine
Haziran 2013 - Gezi Parkı / İstanbul, yazmış olmayı çok isterdim.
Haziran 2013 - Gezi Parkı / İstanbul, yazmış olmayı çok isterdim.
Şimdi sizi yine
içinden bir kitap çekip üzerine not düşemeyeceğim başka bir kütüphaneye götürmek
istiyorum.
Pera Müzesi 21 Temmuz’a kadar muhteşem bir sergiye ev sahipliği yapıyor; çok etkileyici
tablolar, mermer ve
ahşaptan heykeller var.
İzlenmezse
gerçekten kayıp olduğunu düşündüğüm bu serginin tamamı çok etkileyici olmakla
birlikte beni en çok etkileyen bir duvar büyüklüğünde, ahşaptan çalışılmış "Kitaplık" adlı eser.
Raflarına baktığınız
zaman o kadar doğal ki, aynen
evlerimizdeki kütüphanelerde yaptığımız gibi bazı kitapları dikey duranların üzerine
yatay koymuş sanatçı, sıkıştırıvermiş yani oraya.
İnsanın içinden, eline alıp sayfalarını aralayıvermek geliyor .
İnsanın içinden, eline alıp sayfalarını aralayıvermek geliyor .
Sonra
gerçeğe dönüp bunların hepsinin birer ahşap parçasından oluştuğunu düşündüğünde
de ayrı bir hayret, ayrı bir heyecan duyuyor insan . Nasıl çalışılmış bunca
kitap, nasıl düşünmüş ya da aslında
içinden geliverdiği gibi nasıl yerleştirivermiş kitaplığını sanatçı, Manolo Valdes.
https://www.youtube.com/watch?v=vruwVDjU17A
Öyle bir kütüphane ki kitaplarını elime alıp okuyamadım, sayfalarını çeviremedim , yazarları kim bilemedim ama hepsine tek tek bakarken çocukluğuma babamın ahşap kütüphanesine gidip hayale daldım .
https://www.youtube.com/watch?v=vruwVDjU17A
By G.D. |
Öyle bir kütüphane ki kitaplarını elime alıp okuyamadım, sayfalarını çeviremedim , yazarları kim bilemedim ama hepsine tek tek bakarken çocukluğuma babamın ahşap kütüphanesine gidip hayale daldım .
“Bunlar babamın Varlık Yayınları olmalı, yanındakiler de eski Hayat dergileri mi acaba
? “
“Peki, yer olmadığı için kitaplarla raf arasına sıkıştırılmış olanlar? Onlar da babamın resmi gazeteleri olsa gerek. “ Niye saklardı bilmem ama saklardı işte. Sıkıştırılıvermişler oraya.
İçindeki
kitapları okuyamayacak, karşısında
sadece hayal kurabilecek olsam bile bu kütüphane salonumun duvarında olsa ne güzel olurdu.
Şiddetle
tavsiye ederim görmenizi diye cümleme başladım ama “şiddet” kelimesi irkilmeme neden oldu. Vazgeçtim; bu cümleyi yok sayın.
Şiddetle
tavsiye etmiyorum ama mutlaka görün diyorum.
Sevgiyle ve hep sanatla kalın.
G.D.
Gulaycim, sayende cocukluguma geri dondum. Bizim evde de heryerde kitap vardi. Ve gene sayende gezi deki kitap goturerek destek oldugumuz kutuphaneyi hatirladim. Gene her zaman ki gibi Cok keyifli yazmissin.. Ellerine saglik arkadasim.
YanıtlaSilNot: beni sergiye goturursen Gezi kutuphanesinde gorevli cocuklarin israrlari sonucunda elime tutusturulan iki kitaptan birini sana verebilirim:):)
Salona koymak istediğin kendi ekseni etrafında dönebilen kütüphaneyi ne çok aradığımızı hatırladım..
YanıtlaSilŞiddetle bu gün gitmeliyim .... kaçırmamalıyımmmmm ;-)))
YanıtlaSil