Çok şükür bu güne kadar diyetle, diyetisyenle hiç alakam olmadı. Ara ara “acaba sağlıklı besleniyor muyum bunu birilerine sorsam mı?” diye düşünmedim değil ama nasıl zayıflarım konusu, bazılarınızın affına sığınarak söylemeliyim ki benim için sorun olmadı.
Bu biraz hiperaktiviteden, biraz kafamdaki konuya kendimi kaptırıp yemeyi içmeyi unutmaktan kaynaklanıyor olsa gerek.
Üniversitedeyken, yemeyi içmeyi unuttuğum sınav zamanlarında, bir arkadaşım “yemeğe geliyor musun” sorusu yerine “sen yine nur mu yutuyorsun” derdi .
O zamanlar diyetisyenler bu kadar revaçta değil diyet listeleri bu kadar havada uçuşmazdı. Şimdilerdeyse, uzun zaman görmeyip sonra birden rastladığımız bir arkadaşımıza , “ Sen bayağı kilo vermişsin ya! “ demek “ Biliyor musun sana en büyük ikramiye vurmuş” demekten daha güçlü bir motivasyon kaynağı.
Aslında çok da yanlış sayılmaz zira bu bir anlamda, diyetisyene gitmeyi bırakıp artık kenara para koyabilirsin de demek. Yani bu rejim listeleri evin para politikası üzerinde bir hayli etkili.
Pera Müze’sinde 2 - 17 Mart tarihleri arasında “Yemek ve Sinema / Tadı Damağında“ adlı sinema etkinliği var.
Bu hafta sonu bu etkinlikte yer alan “Sarayın Tatları“ adlı filmi izledim.
Les Saveur Du Palais - Christian Vincent
http://www.youtube.com/watch?v=CR-YGC_MvDo
Film Francois Mitterand’ın özel aşçısı Danièle Delpeuch ‘un hikayesinden yola çıkılarak yapılmış, Elysee Sarayında geçen bir Fransız komedisi.
Yurt dışı seyahatlerimde, turistik turların içine de muhakkak konulan bu sarayları ziyaret ettiğimde buralara, hem iç, hem de dış politikada iktidar ve güç savaşlarının yaşandığı, politikaların saptandığı yerler olarak bakarım. Buralarda toplantılar yapılır, kararlar alınır, dış ülkelerden gelenler için resepsiyonlar verilir, hediyeler alınır, hediyeler gönderilir de peki filmde söz konusu edildiği gibi bu ünlü saraylarda yemekler nasıl yenir ?
Bu kraliçelerin, başkanların yemek zevkleri nedir, anneannelerinin yemeklerinin tadını onlar da özlerler mi ?
Onların, “bugün ne pişirsek” dertleri yoktur tabii ama bu derdi onlar için çeken insanlar kimlerdir? Onlara soslu yemekler, kremalı çorbalar, üzerinde şekerden yapılmış güllerle dolu pasta
yapanlar mıdır makbul olanlar yoksa anneanne yemeği lezzetinde basit ama gerçek tatları
yakalayanlar mı ? Başkanın ailesi için verilecek 16 kişilik bir yemek için bile sarayda nasıl bir protokol izlendiği, hazırlanan mönünün hangi makamlardan geçerek başkana iletildiği ve bütün bunların savaşa gider titizliğiyle yapılması esprili bir dille anlatılmış.
Film Francois Mitterand’ın özel aşçısı Danièle Delpeuch ‘un hikayesinden yola çıkılarak yapılmış, Elysee Sarayında geçen bir Fransız komedisi.
Yurt dışı seyahatlerimde, turistik turların içine de muhakkak konulan bu sarayları ziyaret ettiğimde buralara, hem iç, hem de dış politikada iktidar ve güç savaşlarının yaşandığı, politikaların saptandığı yerler olarak bakarım. Buralarda toplantılar yapılır, kararlar alınır, dış ülkelerden gelenler için resepsiyonlar verilir, hediyeler alınır, hediyeler gönderilir de peki filmde söz konusu edildiği gibi bu ünlü saraylarda yemekler nasıl yenir ?
Bu kraliçelerin, başkanların yemek zevkleri nedir, anneannelerinin yemeklerinin tadını onlar da özlerler mi ?
Onların, “bugün ne pişirsek” dertleri yoktur tabii ama bu derdi onlar için çeken insanlar kimlerdir? Onlara soslu yemekler, kremalı çorbalar, üzerinde şekerden yapılmış güllerle dolu pasta
yapanlar mıdır makbul olanlar yoksa anneanne yemeği lezzetinde basit ama gerçek tatları
yakalayanlar mı ? Başkanın ailesi için verilecek 16 kişilik bir yemek için bile sarayda nasıl bir protokol izlendiği, hazırlanan mönünün hangi makamlardan geçerek başkana iletildiği ve bütün bunların savaşa gider titizliğiyle yapılması esprili bir dille anlatılmış.
Öte yandan filmdeki baş aşçı gibi, eğer işinizin ehliyseniz, kendinizi uzmanlık alanınızda ispat etmişseniz ve buna güveniniz tamsa sarayın aşçısı bile olsanız işinizi ve kendinizi nasıl herkesin üstünde konumlandırabileceğinizin en güzel örneğini izliyorsunuz.
Ve hep söylediğimiz gibi başarı detayda gizli.
Baş aşçının masadan gelen kirli tabaklardan hangisinin başkana ait olduğunu dikkatlice takip edip tabağa konanlardan neleri yemiş neleri yememişin peşine düşmesi, başkan yemek yerken yemek salonunda bulunan görevlilerden tabağın içindeki yemeklerden önce neyi tadıp, neyi yediğini daha sonra tabaktaki hangi parçaya geçtiğini öğrenerek başkanın gurmelik derecesine ulaşmaya çalışması da izlenmeye ve üzerinde düşünmeye değer. Peki günün birinde işini çok iyi bilen, başkanın en önemli sağ kollarından biri olan özel aşçıya, yine başka bir sağ kol gelip “ Artık yaptığınız yemeklerin kalorilerini sayacağız. Yemek mönüsü önce bizim olurumuzdan geçecek, biz onaylarsak başkana gidecek.” diyerek başkanla aralarına girdiğinde saraydaki hassas dengelere neler olur acaba, hiç düşündünüz mü ?
Hassas denge diyorum zira başkanın özel aşçısı haberi duyunca düşünceli bir şekilde mutfağına iniyor ve yardımcısına şöyle diyor:
“ REJİM DEĞİŞİYOR, TIPKI SİYASETTEKİ GİBİ”
Sevgiyle ve hep sanatla kalın.
G.D.
Ve hep söylediğimiz gibi başarı detayda gizli.
Baş aşçının masadan gelen kirli tabaklardan hangisinin başkana ait olduğunu dikkatlice takip edip tabağa konanlardan neleri yemiş neleri yememişin peşine düşmesi, başkan yemek yerken yemek salonunda bulunan görevlilerden tabağın içindeki yemeklerden önce neyi tadıp, neyi yediğini daha sonra tabaktaki hangi parçaya geçtiğini öğrenerek başkanın gurmelik derecesine ulaşmaya çalışması da izlenmeye ve üzerinde düşünmeye değer. Peki günün birinde işini çok iyi bilen, başkanın en önemli sağ kollarından biri olan özel aşçıya, yine başka bir sağ kol gelip “ Artık yaptığınız yemeklerin kalorilerini sayacağız. Yemek mönüsü önce bizim olurumuzdan geçecek, biz onaylarsak başkana gidecek.” diyerek başkanla aralarına girdiğinde saraydaki hassas dengelere neler olur acaba, hiç düşündünüz mü ?
Hassas denge diyorum zira başkanın özel aşçısı haberi duyunca düşünceli bir şekilde mutfağına iniyor ve yardımcısına şöyle diyor:
“ REJİM DEĞİŞİYOR, TIPKI SİYASETTEKİ GİBİ”
Sevgiyle ve hep sanatla kalın.
G.D.
Bundan önceki yazılarıma gerek buradan gerek
YanıtlaSilelektronik posta ile yapmış olduğunuz yorumlar için çok teşekkür ederim. Sizlerden yorum geldikçe yazma hevesim artıyor. Ve her yazıda daha iyiyi yakalamak adına yazdığımı beğenmeme katsayım artıyor :)
Sizleri Sarayın Tadları ile başbaşa bırakayım. Umarım hoşunuza gider. Sevgiler..G.D
Cok guzel anlatmissin gulayim. Birlikte tekrar seyredelim...
YanıtlaSilSevgiler
Cano
Bizim Osmanlı Saraylarında ki baş aşçılar,Cumhuriyet ve Atatürk dönemi Çankaya Köşkünde ki ve sonraki dönemlerde ki baş aşçılar ve şimdi Hayrünisa hanım'ın emrinde ki baş aşçılar incelense ne ilginç bir senaryo çıkar kim bilir....
YanıtlaSilGulaycim,
YanıtlaSilOyle guzel anlatmissin ki ilk firsatta DVD sini bulup seyredecegim.
Sevgiler
Esra
Gülay'cım,
YanıtlaSilİnceliklerle örülü yazını okurken hem çok eğlendim, hem de düşündüm. Hiç aklıma gelmeyen bir menü pardon konu birdenbire (tadmam için) önüme konmuş gibi hissetim...
Filmi merak ettim ve izlemek istedim. Dedim ki: inşallah bir gün DVD'si elime geçer de bu fırsatı yakalayabilirim. Daha da ötesi inşallah fırsatımız olur birlikte seyrederiz, böylece birlikte seyretmenin keyfini de paylaşmış oluruz...
Yüreğine ve kalemine sağlık...<3