Geçenlerde eserlerini çok beğendiğim, üstelik adaşım olan bir sanatçıyla tanıştım; sohbet ettim.
Aylar öncesinden sergisinin Beyoğlu Mısır apartımanında olacağını, 28 Haziranda da biteceğini okumuştum.
Son
gün koşarak gittim. Tesadüf o ki orada kendisiyle karşılaştım. Yine çok beğendim yaptıklarını.
Keşke daha önce gidip sizlere de haydi kaçırmayın deseymişim.
Ama önemli değil nasılsa yine karşımıza çıkar bir yerlerde.
Siz sadece ismini not edin bir kenara :
Gülay Semercioğlu
İlk
defa geçen sene Uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul'da görmüştüm eserlerini. Malzeme olarak
ince renkli tel kullanıyor. Küçük vidalar da kullanarak bu telleri çerçevenin içinde örüyor adeta.
Kendisine
nereden geldi bu teknik aklınıza dediğimde "Ben örgü örmeyi çok
severim. Resim yanında heykele de meraklıyım, başka bir teknik arayışına
girdiğimde ben örgü örmeliyim diye düşündüm sonrasında bu yapıtlar
çıktı ortaya" dedi.
En son Honk Kong'da sergilenmekte
olan eserini, telleri tığ ile işleyerek oluşturmuş.
"Tığla yapılan bir iş ne kadar büyük olabilir ki ? "diye sordum. Oldukça büyükmüş.
Günde
4-5 saat tığla örerek 8 ayda tamamlamış. Tavandan asılı olarak
sarkıtılarak sergileniyormuş şimdi. Bir anlamda heykel yani...
Tığla
örmekten bileği yorulduğunda burada resimlerini gördüğünüz eserler türünde çalışıyormuş. Bunları yaparken de ayakta durmaktan yorgun
düşünce tekrar oturup eline tığını alıyormuş... Tek başına tıkır tıkır işleyen
bir fabrika gibi yani, zaman kaybı yok....
Ben örgü örmeliyim dediğinde eline tığını alıp Perşembe Pazarına gitmiş uygun telleri bulmak için...
Bu
örgünün gerçekleşmesini, geçişlerini, hatta üst üste geldiklerinde
farklı ışık ve farklı efektte olmasını sağlayan vidalar da Perşembe Pazarından olmalı. Bazen o
kadar ince tel ve işleyişle yapıyorum ki gözlük camları ve çerçevesi için kullanılan o
çok küçücük vidaları kullanıyorum dedi.
Bütün
eserlerinizi evimin duvarlarına asmak isterim ama ne param ne duvarım
yeter diye dertlendim. Benim evimde de yer yok ben de kendi evimde asamıyorum
diyince aslında çok samimice sormak
istediğim soruya girip ''Eserleriniz boyut olarak genelde çok büyük. Bu kadar büyük eserleri kim alıyor,
satılıp bitiyor mu gerçekten, yani siz sanatçıları besliyor mu bu iş ? ''
deyiverdim.
Tabi
ikimizin de hem fikir olduğu bir şey vardı . Beslenmek sadece maddi
beslenmek değildi bir sanatçı için; eseri oluştururken duyduğu heyecan,
haz, bitirdiğinde duyduğu doyum beslenmenin büyük bir parçasıydı ama
lafla da peynir gemisi yürümüyordu günün
sonunda...
"Koleksiyonerler sanatçıları izliyorlar ve sürekli ürettiklerinden yani kalıcı olduklarından emin olduktan sonra satın almaya başlıyorlar eserleri, kalıcı olmayacağınız izlenimine kapılırlarsa da satın almıyorlar" dedi.
Kalıcı olmak önemli ama kalıcı olacağınızı ispat edene kadar ayakta durmanız da bir o kadar önemli anladığım kadarıyla.
Zor zenaat...
Holdingler,
koleksiyonerler, büyük oteller Gülay hanımın eserlerine ilgi
gösteriyorlarmış. Hatta yeni açılacak Maçka oteli şu anda sergilenmekte olan eserlerden birini almış
bile.
Bu sergiyi kaçırdınız ama merak edenleriniz otel açılınca başını lobiden içeriye bir uzatıversin.
Bugünün sergisi "Walking on the wire" idi. Sanatçısı da Gülay Semercioğlu...
Sevgiyle ve Sanatla kalın,
G.D.
Ben niye yorum yazmamışım buraya .. hayranlıktan ya da kıskançlıktandır .. ;-))
YanıtlaSilWWWoooowwww diyorum .. ve hemen atölyeme kapanıyorumm ;-))
Senin atölyede yaptıklarının da resimlerini çekip bir gün de onları gösterelim Vivikom...özellikle çocuklarla yaptıklarını da.. Onlar da el emeği göz nuru:)))
SilKolay gelsin sana...