Arkadaşlıklarsa seneler
geçtikçe, paylaşımlar arttıkça,
sesini duymadığınızda ne oldu acaba diye
merak ettiğiniz kıvama geldikçe, fikirlerde
ayrılık olsa bile saygıyla, senin gibi düşünmüyorum ama düşüncene saygı
duyarım inceliğini göstermeye
başladıkça dostluğa dönüşüyor. Bu
tanımların dışındakilerse sadece tanıdıktır benim için.
Arkadaş, dost
olmaları için daha çoook yolları
vardır.
Arkadaşlarımızı mahallemizden,
okulumuzdan, sınıfımızdan, iş yerimizden, gittiğimiz ortak zevklerimizi yansıtan
kurslarımızdan yani etrafımızdakilerden
buluruz. Dolayısıyla, bizi etkisi altına alan, sarsan, sarmalayan önce etrafımızdakiler yani yakın çevredeki arkadaşlardır, sonra
diğer halkadakiler gelir.
Bence bu ülkeler için de böyle. Ne kadar ilk halkanın dışına siyasi olarak "arkadaşım, dostum" deseniz de öncelikle etkilendiğiniz, sizi sarsan, ikinci halkadakilerin size
bakış açısını bile etkileyen ille de ilk
halkada olanlar.
Bu hafta ne zamandan beri gitmek
istediğim SALT Müzesindeki 1+8 sergisine gittim. Türkiye ve çevresindeki 8 komşu ülke.
Insanları, manzaraları, yaşam
şekilleriyle ve ekrana konuşan halktan insanlarıyla sırayla değil ama biri diğerinin ardından ama
arkadan hangisinin geleceğini bilmediğiniz için de, içinde sürpriz barındıran bir şekilde karşınıza geliveriyorlar.
Size yaşam şartlarını, zorluklarını, mutluluklarını anlatıyorlar.
Ama fark ettiğiniz ortak nokta, ne zor yaşamları olduğu.
Eminim anne, baba olarak çocuklarınıza “ Çocuğum bu arkadaşını biraz sorunlu gördüm senin de canını sıkar . Çok samimi olma. Arkadaş ol ama arana biraz mesafe koyuver “ demişsinizdir. Ya da aynısı siz çocukken size anneniz, babanız tarafından söylenmiştir.
Buna çok olumlu yanıtlar
aldığınızı ya da verdiğinizi düşünmüyorum ama diyelim ki yapmak istediniz birey olarak
bunu yapmak bir dereceye kadar olası ama siyasi ortamda bunu yapmak , bundan
etkilenmemek ne kadar mümkün ?
Sergiyi izlerken, Türkiye’nin, coğrafi yapısı gereği sorunlu, içleri kanayan ülkelerin tam ortasında olduğunu, bu ülkelerle komşu olmanın getirdiği etkileşimi çok net gördüm.
Sizin için değişik
komşu ülkelerin insanlarından seçtiğim bazı konuşmalar şöyle :
“Şemdinli’de haftada 2-3 kez komşu ülkeyle operasyon oluyor. Operasyon olduğu zaman şebeke kesiliyor. İstanbul’a telefon açamıyoruz. Hakkari’ye bile. Banka işimiz varsa , çek ödememiz varsa elektronik olarak yapamıyoruz. Hayat duruyor. “
“Ermenistan halkı yaşamıyor hayatta kalıyor “
“Şemdinli’de İran’lı kızlarla
kuma olarak evleniyorlar. İran’lı kızlar Türkiye’de yaşamak için ve daha özgür olmak için bu evlilikleri kabul
ediyor.
"Bulgaristan SSCB zamanında daha iyiydi. O zaman burada batı temsili olduğu için kot giyilmezdi, yasaktı. SSCB ile ticaret yapılırdı. Kurallar vardı ama hayat daha iyiydi."
Bu konuşmaların bir sınıfta etrafınızdaki sınıf arkadaşlarınız tarafından
yapıldığını düşünün sizin ruh haliniz, sizin kafa sağlığınız nasıl olur ?
Ülkenin dış siyaset gündeminin çok hızlı değişmesi, komşularıyla ilgili sorunların içinde kendini birden buluvermesi çok mu garip ?
Evet insan karamsarlaşıyor. Ama karamsarlaşmayın. Oradan çıkın doooğru Tünel’e gidin.
Dünyanın en eski 2. metrosuna geldiğinizde bütün komşuları unutup kendinizi
2. halkada yer alan "arkadaş, dost" ülkelerde turist gibi hissetmeniz içten bile değil.
2. halkada yer alan "arkadaş, dost" ülkelerde turist gibi hissetmeniz içten bile değil.
Resimdeki müzisyen elinde gitarı , ağzında ağız mızıkası ve
penayı tuttuğu elinin bileğindeki tef sesini yansıtan metal bileziğiyle Knocking On Heaven's Door ‘u
http://www.youtube.com/watchv=5_
swaxOidGU
o kadar orjinaline yakın söylüyor ki bir Japon turist edasıyla resmini çekmekten ve gitar kabına 3-5 kuruş bırakmaktan kendimi alamadım.
http://www.youtube.com/watchv=5_
swaxOidGU
o kadar orjinaline yakın söylüyor ki bir Japon turist edasıyla resmini çekmekten ve gitar kabına 3-5 kuruş bırakmaktan kendimi alamadım.
Haydi oturmayın, biraz hüznü, biraz neşeyi birlikte yaşamak için, bugün ya da bu hafta sonu yolunuzu Bankalar Caddesi ve Tünel’e düşürüverin...
Sevgiyle ve sanatla kalın.
G.D.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder