Ayağımda rahat bir ayakkabı, üstümde kot pantolon ve rahat bir bluz, sırtımda da bir sırt çantam varsa, cebimde uçak bileti olmasada girerim havaya.
Bu akşam da turisttim ben İstanbul'da.
Daha
önceki yazılarımdan birinde ( Pera-Karaköy, Tünelin İki Ucu) bu turist
hissimden bahsetmiştim size.
Gerçek turist olduğum yerlerde de tarihi opera ya da konser salonlarında muhakkak bir şey izlerim.
Gerçek turist olduğum yerlerde de tarihi opera ya da konser salonlarında muhakkak bir şey izlerim.
(The Metropolitan Opera)
O durumlarda izlediğim, dinlediğim eserden öte o mekanı görmek, orada bulunmak, orada soluk almış olmaktır hedefim , bir gün “ben de oradaydım” diyebilmek için.
Ertesi gün oğluma: “Biliyor musun bir çok kişi
çocuğunun göbeğini ileride onun
gitmesini istediği okulun bahçesine gömer, ben de çok sevdiğim bu şapkamı Carnegie
Hall’da kaybetmiş olmaktan çok mutlu
oldum doğrusu, sanki oraya gömmüşüm gibi.” dedim.
Şaşkın bakışlarını fark etmemek imkansızdı. “Eminim anne, bir gün o sahneye sen de çıkarsın! “ dedi. O, bu
sarkastik yaklaşımına rağmen suratımda beliren saf ve mutlu bakışa anlam veremeden baksa da, inanın şakası bile hoşuma gitti. ( Ya tutarsa :) )
İşte böylesi önemlidir o mekanlar benim için.
Yurtdışında turist değilsem ya da burada Açık Hava Tiyatrosu’ nda bir konsere gitmiyorsam kot pantolonla
konsere gitmem. İşte bugün bu kuralımı bozdum ve kot
pantolonumla bir klasik müzik konserine gittim; bugün kendimi turist gibi
hissettiğim için.
Bu hisse kapılmam sadece kıyafetimden kaynaklanmadı, mekan da ilgimi çekti.
Bu hisse kapılmam sadece kıyafetimden kaynaklanmadı, mekan da ilgimi çekti.
Orada olmak, o anı yaşamak istedim.
Oturduğum sandalyenin solundaki duvarda yabancı sanatçıların elinden
çıkmış, “Kösbekçi Mustafa Ağa ve Maiyeti”,
“Mehmet Sait Efendi ve Maiyeti”, “Yusuf Agah Efendi” isimli tablolar var.
Tam karşımdaysa “Sultan III. Ahmed’in Avrupalı Bir Elçiye Kabulü”, “Elçi Onuruna Sarayda Verilen Yemek”, “Elçi Heyetinin Topkapı Sarayı’nın 2. Avlusundan Geçişi” ve “Elçi Alayı” isimli tablolar duruyor, bir yandan da bir konser sahnesine dekor yaparak.
Sağ tarafımdaki duvardaysa “Kesişen Dünyalar, Elçiler ve Ressamlar “ 17.yüzyıldan 19.yüzyıla elçi portreleri ve elçilerin sanat koruyuculuğu yazıyor.
Burası, Pera Müzesi’ nin 2. Katı.
Burası, Pera Müzesi’ nin 2. Katı.
Aslında “Kesişen Dünyalar,
Elçiler ve Ressamlar “ sergisinin tam ortasındayız.
Ortaya yerleştirilmiş olan kısıtlı sayıdaki
sandalyenin sahiplerinden biri olarak
Küçük Gece Müzikleri: CSO Çello Quartet Konserini izlemek üzere oradayım.
Küçük Gece Müzikleri: CSO Çello Quartet Konserini izlemek üzere oradayım.
Pera Müzesi'nin ayda bir kere,
genellikle de girişteki kafesinde gerçekleştirdiği konserin bu sefer müzenin sergi katlarından birinde yapılacağını
duyduğumda, orada olmalıyım demiştim
kendi kendime, müzik ve resim iç içe...
İçinde klasik müziği , farklı caz parçalarını, Latin müziği barındıran repertuarlarından, kısa kısa, bir çok eserden bölümler çaldılar.
Bizlere dağıtılan, programdaki eserlerle ilgili yapılan açıklamalara
baktığımda bir açıklama ve bir eserle bugünkü ruh halimi pek benzettim.
Blue Rondo A la Turk / Dave
Brubeck (1920-2012)
"Brubeck İstanbul sokaklarında gezinirken sokak çalgıcıları tarafından
çalınan bir parçadaki ritim dikkatini çeker. Kendisine hem karışık hem
büyüleyici gelen bu ritmi sorduğunda Brubeck’in Amerikalı bir turist olduğunu öğrenen
çalgıcılardan biri “sizin için blues ne ise bizim için de ritim o" der.
Brubeck’in en sevilen parçalarından biri olan ve köklerini İstanbul’dan alan bu
parça kalbimizde yerini koruyor.”
Diğer eserse 16. Yüzyılda revaçta olan bir dans müziği.
Yine İstanbul sokaklarında, özellikle İstiklal Caddesinde yürürken kulağımıza çokça
geldiğini düşündüğüm ve hepimizin aşina olduğuna inandığım,
Gabriel Faure(1845-1924), Pavane Op.50
http://www.youtube.com/watch?v=mpgyTl8yqbw
Yine İstanbul sokaklarında, özellikle İstiklal Caddesinde yürürken kulağımıza çokça
geldiğini düşündüğüm ve hepimizin aşina olduğuna inandığım,
Gabriel Faure(1845-1924), Pavane Op.50
http://www.youtube.com/watch?v=mpgyTl8yqbw
Ben turisttim bu akşam İstanbul’da, Pera’da. Yarın yurda dönerim.
Sevgiyle ve hep sanatla kalın.
G.D.