Bu yazıyı uzun zaman önce yazdım. Ama her gün karşılaştığımız yeni tapeler, yeni haberler, ülkem nereye gidiyor soruları arasında yazdığım yazıyı yayınlamayı içime sindiremedim...
Koyun can derdinde kasap et derdinde gibi geldi yaptığım.
Belki fazlasıyla hassaslıktı yaptığım ama hissiyatım buydu.
Yazım görme engelli olmalarına rağmen parmak uçlarıyla düz beyaz tuvale dokunarak oradaki, ressam tarafından düşünülmüş, doğru resmi görmeyi başaranlarla ilgili...
Düşündüm de bu durum sanki ülkemin yarın oy vermeye giden insanını da yansıtıyor.
Umarım yarın oy vermeye giderken artık gerçek resmi görmüş olmayı, parmak uçlarımızla tuttuğumuz mühürlerle de doğruyu seçmeyi başarırız...
Geçenlerde yolum Kabataş üstünden İstanbul Modern Sanatlar Müzesine düştü. Deniz kenarındaki çay bahçelerini görünce müzeye gitmeden önce oturup bir kahve içtim. Hiç bir zaman bakmaktan bıkmayacağım denize, vapurlara, gemilere, Kız Kulesi’ne, Topkapı Sarayı’na tek tek baktım.
Sol tarafta da Boğaz köprüsü; ama henüz hava kararmadığı için ışıklarla bezenmediğinden sadece üzerinde karıncalar gibi gidip gelen arabalar vardı.İstanbul’un karmaşasını hatırlattı bana bu trafik; beğenmedim.
Oysa
ben kafamda canlandırdığım, gönül gözüyle görmek istediğim İstanbul’da olmak
istiyordum. Hemen yüzümü sağ tarafa döndürüp görmek istediğim Topkapı’ya, Kız
Kulesi’ne, vapurlara doğru meylettim.
Kahveden sonra ver elini İstanbul Modern.
Kahveden sonra ver elini İstanbul Modern.
Önce yeni sergileri sonra ana salondaki “Geçmiş ve
Gelecek “ sergisini gezdim.
Müzeleri
gezerken hepimiz en az bir iki kere salonlardaki güvenlik görevlileri tarafından “Fotoğraf çekmek yasak.”
diye uyarılmışızdır.
Hatta bazılarımız fotoğrafla yetinmeyip resimlere dokunmaktan kendimizi alamayız...
Hatta bazılarımız fotoğrafla yetinmeyip resimlere dokunmaktan kendimizi alamayız...
“Allah Allah, anlamadım yağlı boya mı bu ??? “ sorusuyla birlikte mıknatısın çekim gücüne
yakalanmışçasına elini tabloya doğru uzatmaya kalkan meraklı ziyaretçilerin, güvenlik görevlisi tarafından “tablolara dokunmayın lütfen” diye durdurulduğuna da şahit olmuşuzdur.
“Geçmiş ve
Gelecek” sergisinde bir resim vardı ki
bu kuralı yıkmak için yapılmış. Hüsamettin Koçan’ın “Körler İçin Resim
serisinden , Karışık Teknik” adlı tablosu .
Çerçevenin içindeki beyaz tuvalin üzerinde ne bir fırça darbesi ne bir boya izi var. Sadece kabarıklıklar; o kadar. Bunlar dokunarak algılanan resimler...
Sonra nasıl yapıldıklarını okudum. Sanatçı tarafından tuval üzerinde, çamur ve çeşitli malzemeler kullanılarak arka yüzden kabartma bir görüntü oluşturuluyormuş.
Bir resim sergisini gezerken hiç aklınızdan geçmiş miydi, görme engelliler bu tabloları hiç göremiyorlar diye.
Dürüst cevap vermem gerekirse ki gerekir, ben hiç düşünmemiştim.
Ta ki o gün Hüsamettin Koçan’ın “Körler İçin Resim serisinden Karışık Teknik “ adlı tablosunun karşısında kendimi bulana kadar.
Eve gelip hemen internetin başına geçtim.
“Görme engelliler için tablo” yazdım. Karşıma ,
*görme engelliler için okuma tablosu
*görme engelliler için periyodik tablo çıktı.
“Görme engelliler için resim” yazdım . O zaman da görme engelli kişilerin açmış olduğu sergilerden haberler çıktı.
Oysa ben, elleriyle bembeyaz tuval üzerindeki
http://www.acikgazete.com/dunya/2005/03/30. |
Son olarak internette arama çubuğuna Hüsamettin Koçan yazdığımda aradığım karşımdaydı.
https://www.youtube.com/watch?v=AHV_LGfoOsE
Evet, bu resimlere dokunmak serbest arkadaşlar...
Sevgiyle ve Sanatla kalın
G.D.