10 Kasım 2013 Pazar

Ölümünün 75. yılında Ata'yı, ondan bir şeyler anlatarak, saygıyla anmak istedim.

Geçen akşam bir söyleşideydim.
Önce, Atatürk'ü cumhuriyet fikrine ulaştıran süreci anlatan  "Yükselen Bir Deniz " belgeselinin ikinci bölümünü izledik, ardından bu yolculuğu, belgeselin yapımcısı Can Dündar'dan dinledik. 

Dönemle, Atatürk'le ilgili sorularımızı yaptığı araştırmalara dayanarak cevapladı Can Dündar. Çok güzel, çıktığımda "iyi ki  gitmişim" dediğim bir söyleşiydi.
Avni Arbaş, 1988
Atlı Mustafa Kemal
Pera Müzesi'nin, bir önceki yazımda bahsettiğim, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 90.yıl dönümü anısına gerçekleştirdiği Düşler, Gerçekler, İmgeler sergisinin bir uzantısıydı bu söyleşi de. 

Söyleşi, Atatürk'ün öngörü yeteneği, ilerici görüşleri, kararlılığı, batılılaşmaya, batılılaşma yolunda sanatın rolüne verdiği önem üzerinden ilerledi.
Ata'nın kafasında canlandırdığı Türkiye'yi oluşturmak adına yaptığı ilerici girişimler, ilerlemek adına duyduğu dayanılmaz heyecan, bu heyecanın attığı adımlara nasıl yansımış olduğu da konuşuldu. Bunlardan birisi de Özsoy Operası ile ilgili hikayeydi. Hikayeyi daha önce bir yerlerde okuduğumu hatırladım ama tekrar ve daha detaylı dinlemek çok hoşuma gitti.Sizlerle de paylaşmak istedim. 

1934 yılının Mayıs ayında İran Şahı Rıza Pehlevi Türkiye'ye gelecektir. Cumhuriyetin 
İran Şahı Pehlevi ile birlikte, Ankara. (16.06.1934)ilanının üzerinden 11 yıl geçmiştir ve Atatürk İran Şahı'na ülkede gerçekleştirilmiş olan yenilikleri  sergilemek heyecanı içindedir. Ancak yapılanlar Ata'ya yetmez, Şahı etkileyecek bir program içinde neler olmalıdır diye çevresiyle görüşmeye başlar.
Onlara " Şah Pehlevi'yi derinden etkileyecek bir program için neler yapmamızı önerirsiniz?
diye sorar.
                                                                                
Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası'nın açılışında. (09.10.1937)Arkadaşlarından bazıları,  Şahı Atatürk Orman Çiftliğine götürelim der. Atatürk bu fikri yeterince ilginç bulmaz. Bir diğeri Merinos fabrikasının gezdirilmesini önerir ki bu da Atatürk'ün heyecanını yatıştıracak bir öneri değildir. Peki,o zaman Sümerbank'a götürüp fabrikayı gezdirelim? Hayır, bu da değildir Ata'nın kafasındaki.
İran Şahı Rıza Pehlevi ile Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nde. (16.06.1934)"Bütün bunlar İran'da da var.
Onlarda olmayan bir şey yapmalıyız" der.

Arkadaşları onun aklında bir fikir olduğunu anlarlar ve    "Peki siz nasıl bir şey düşünüyorsunuz bu konuda paşam?"  diye sorarlar.

Atatürk tüm heyecanı ile " Bir Türk operası yapacağız!.." der.
Herkes çok şaşırır.
İyi de, bu opera nasıl yapılacaktır?
Librettoyu kim yazacak, besteyi kim yapacak?
Ortada ne sanatçı var, ne orkestra var...
Nasıl olacaktır ki bu ??
Ancak Atatürk her zaman olduğu gibi kararlıdır; " Bir Türk operası yapacağız" .
Hatta bestelenecek operanın konusu da kafasında bellidir;İranlı'ların "Şeyhname"sinden         esinlenerek oluşturulan bir destanın konusudur kafasındaki.
Çevresindekiler, "Peki besteyi kim yapacak paşam?" diye sorduklarında " Paris'teki eğitiminden yeni gelen bir genç var, adı Adnan, ondan isteyin besteyi yapmasını" der.
Bahsettiği 27 yaşındaki genç, o dönemde Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmenlik yapan Adnan Saygun'dur.
Operanın konusu bellidir ancak librettosunun yazılması gerekir, bu görev de Münir Hayri Egeli'ye verilir.
Görevlendirilen kişiler Adnan  Saygun'a giderek Mustafa Kemal'in talebini iletirler.
Adnan Saygun aklındaki soruları hızlıca sıralar, aldığı cevaplar kısa ve nettir.
Solist var mı ?    Yok.
Orkestra var mı ?    Yok.
Koro var mı ?   Yok.
Peki ne var?
27 gün.
Evet, beste ile birlikte diğerlerinin de oluşturulabilmesi için sadece yirmiyedi gün vardır.
İşte, ilk Türk operası olan "Özsoy Operası" böyle ortaya çıkmıştır diye sözü bağladı sevgili Can Dündar.
Özsoy Operası, Prömiyerle Sahnelendi
Adnan Saygun gecesini gündüzüne katarak çalışır. Eserin prömiyeri 19 Haziran 1934 gecesi Atatürk ve Şah Rıza Pehlevi huzurunda gerçekleştirilir. Operada bariton Nurullah Taşkın, soprano Nimet Vahit ve Semiha Berksoy oynamıştır.

Ben de ölümünün 75. yılında, Mustafa Kemal Atatürk'ü, ondan bir şeyler anlatarak, saygıyla anmak istedim.

Sevgiyle,
G.D.